Göz Sağlığı ve Hastalıkları
GoHealthCyprus ortaklığında çalıştığımız Sağlık Merkezlerimizde her hastaya rutin göz muayenesi hizmeti verilmekte, kontak lens ve gözlük uygulamaları yapılmaktadır.
GLOKOM
Glokom Tedavisi · Glokom nedir?
Glokom, görüntüyü gözden beyine taşıyan göz sinirinin (optik sinir) bir hastalığıdır. Optik sinir, aynı bir elektrik kablosunun içerisindeki ince teller gibi içerisinde binlerce sinir lifi içerir. Bu lifler hasar görürse görme alanında kör noktalar belirir, hasarın artmasıyla kör noktalar birleşerek geniş görme alanı kayıpları oluşturur. Optik sinirin tam olarak zedelenmesi kalıcı körlüğe neden olur.
Glokom nedeniyle gelişebilecek körlük erken tanı ve tedaviyle önlenebilir.
Glokom Tedavisi · Glokom nasıl gelişir?
Gözün içerisinde berrak bir sıvı (aköz humör) düzenli olarak üretilmektedir. Bu sıvı devamlı olarak göz içi merceği (lens), göz bebeği (iris) ve kornea tabakalarını yıkıyarak beslenmelerine yardımcı olurken; bu tabakalarda üretilen metabolik artıkları da toparlayarak, iris ile korneanın birleştiği açıdaki ağ tabakadan emilip (drenaj açısı) kana karışır. Bu sıvının dış yüzeydeki göz yaşıyla bir ilgisi yoktur.
Bu sıvının düzenli üretimi ve gerekli göz içi basıncı sağlaması sayesinde gözümüz küre şeklini korur. Sıvının üretimi devamlıdır ve gözün kapalı bir sistem olması nedeniyle drenaj açısında bir blokaj olduğu takdirde göz içi basıncı artar. Artan sıvı basıncı gözün arka kısmındaki göz sinirine bası yapar ve hasar verir.
Primer açık açılı glokom
En sık görülen glokom tipidir. İleri yaşta ortaya cıkar (50 -60 yaş). Drenaj açısının yıllar içerisinde fonksiyonunun azalması ve göz içi sıvının düzgün emilememesi nedeniyle göz içi basıncı (göz tansiyonu) yükselir ve göz sinirinde hasara neden olur. Göz tansiyonu normal bireylerde 12 – 18 mmHg arasındadır. Glokom hastalarında genellikle bu değer 20 mmHg’nın üzerindedir. Ancak göz sinir yapısı hassas olan bazı kişilerde, normal göz tansiyonu değerlerinde de göz sinir hasarı görülebilir. Göz tansiyonu yüksek olup glokom hasarı gelişmemiş kişiler ise oküler hipertansif olarak değerlendirilir. Glokoma bağlı göz sinir hasarı tespit edilen hastalar mutlaka tedavi edilmelidir.
Glokom hastalığı ne yazık ki belirti vermemektedir. Erken evrelerde merkezi görme etkilenmediği için hastalar görme kaybını farkedemezler. Bu nedenle 40 yaşında bir göz taramasından geçmek ve ellili yaşlardan sonra, yılda bir kez göz muayenesi olmak önemlidir. Göz siniri harabiyeti seviyesine bağlı olarak başlangıçta noktasal görme alanı kayıpları gelişir. Hastalığın ilerlemesiyle noktasal alanlar birleşerek geniş görme alanı kayıpları oluşturur. Tam göz sinir hasarında ise körlük gelişir.
Dar açılı (açı kapanması) glokom
Glokomun nadir olan tipidir. Genellikle yapısı daha küçük olan hipermetrop gözlerde, iris dokusunun (gözün renkli kısmı) drenaj açısına çok yakın pozisyonda yerleşmesi ve bu açıyı kapatmasıyla ortaya çıkar. Drenaj açısının kapanmasıyla göz içi sıvının dışa akımı bloke olduğundan, göz tansiyonu ani bir şekilde 40 -50 mmHg değerlere kadar yükselir. Bu durum oldukça ağrılıdır. Birlikte bulantı – kusma olabilir ve görme bulanıklaşır. Acil olarak tedavi edilmesi gereken bu durum kalıcı körlüğe neden olabilir.
Dar açılı glokom hastalarının bir kısmında açı kapanması yıllar içerisinde ve yavaş yavaş gelişebilir. Bu grupta ani göz – baş ağrısı olmayabilir. Loş ışıkta – yakın okumak açı kapanmasını tetikleyebilir.
Glokom Tedavisi · Glokom muayenesinde neler yapılmaktadır?
Glokom hastalıği tanı ve şüphesinde; göz tansiyonu takibi, biyomikroskop ile açı değerlendirmesi, oftalmoskopi ile göz siniri incelemesi, bilgisayarlı görme alanı değerlendirmesi ve göz siniri ve sinir lifinin lazer tomografi ile incelenmesi tetkikleri yapılmaktadır.
Glokom nedeniyle gelişmiş olan göz sinir hasarı ve görme alanı kaybını geri döndürmek mümkün değildir. Göz damlaları veya cerrahi müdahaleyle göz tansiyonunun düşürülmesi yalnızca yeni hasar gelişimini engellemeye yöneliktir. Bu nedenle glokom hastasının kontrol muayenelerine düzenli gelmesi çok önemlidir.
Göz damlaları
Göz damlaları, göz tansiyonunu kontrol altında tutmak amacıyla her gün kullanılır. Bu ilaçlar göz içi sıvı üretimini azaltarak veya sıvının drenajını arttırarak etki gösterirler. Bu ilaçların düzenli olarak ve saatinde kullanılmaları çok önemlidir. Bu nedenle doktorunuzun önerileri doğrultusunda ilaçlarınızı düzenli kullanınız. Glokom ilaçları görmenizi korurken bazı yan etkileri olabilir. En sık görülen yan etkiler: gözde yanma ve batma, gözlerde ve göz kapaklarında kızarıklık, nabız – kalp ve solunum fonksiyonunda değişiklikler, ağız kuruluğu, kirpiklerde uzama, bulanık görme ve göz renginde değişikliklerdir. Glokom göz damlaları, diyabet – kalp hastalığı gibi nedenlerle kullanılan ilaçlarla etkileşebilir. Bu nedenle kullandığınız tüm ilaçların bir listesini göz doktorunuza veriniz.
Ameliyat
Glokom ameliyatlarında mikrocerrahi tekniklerle yeni drenaj kanalları oluşturulur. Cerrahi genellikle damla tedavisiyle göz tansiyonunun istenilen hedef basınca düşürülemediği veya damla tedavidine rağmen optik sinir hasarının ve görme alanı kaybının artmaya devam ettiği hastalara uygulanır. Ameliyat görmeyi arttırmaz yalnızca ilerlemeyi durdurmak amacıyla uygulanır.
Göz Estetiği ve Kapak Ameliyatları
Entropion nedir?
“Entropion” göz kapaklarının içe (göze doğru) dönmesidir. Genellikle alt kapakta görülür. Bu durumda göz yüzeyine (özellikle korneaya) temas eden cilt dokusu ve kirpikler burada harabiyete ve enfeksiyona yol açarlar. Bu nedenle görme kaybına da neden olabilen entropion cerrahi olarak düzeltilmesi gereken bir hastalıktır. Tedavi edilmediği takdirde kornea hasarı gelişeceğinden dolayı görme kalıcı olarak etkilenebilir.
Entropionun belirtileri nelerdir?
•gözde batma ve ağrı
•sulanma
•enfeksiyon ve çapaklanma
Entropionun sebebi nedir?
Entropion genellikle yaşın ilerlemesi ile göz çevresindeki dokuların zayıflaması nedeni ile oluşur. Ayrıca bazı göz yaralanmaları veya göz enfeksiyonları nedeniyle de ortaya çıkabilir. Özellikle trahom enfeksiyonu dünya üzerinde entropiona ve görme kaybına neden olan en sık enfeksiyondur.
Entropionun tedavisi nedir?
Entropionun kalıcı tedavisi cerrahidir. Ameliyata kadar geçen süre içerisinde korneanın korunması amacı ile suni gözyaşları ve bazen kirpiklerin korneaya değmesini engellemek için kontakt lens tedavisi uygulanabilir. Yine geçici bir yöntem olarak alt göz kapağının yanağa bant ile yapıştırılması da kirpiklerin korneaya değmesini önleyebilecektir.
Ektropion nedir?
Göz kapaklarının arka yüzeyi göz küresi ile temas halindedir. Bu yapı gözyaşının göz yüzeyinde düzenli dağıtılması ve enfeksiyonların önlenmesi açısından önemlidir. Göz kapaklarının göze değmeyecek şekilde öne dönmesine ektropion adı verilir
Göz kapakları neden dışa döner?
Göz kapakları doğuştan veya sonradan dışa dönebilir. Sonradan ortaya çıkan olgularda genellikle ilerlemiş yaş nedeni ile kapak dokularında gevşeme söz konusudur. Ayrıca kapak kenarındaki bazı tümörler de ağırlık nedeni ile ektropiona yol açabilirler. Bunlara ilave olarak yüz felci veya kapak cildinde nedbe dokusu yaratacak enfeksiyon veya travma gibi hastalıklar da ektropiona yol açabilirler. Doğuştan gelişmiş ektropion olgularında ise geçici sebepler veya göz kapağı yapısında kalıcı gelişimsel problemler mevcut olabilir.
Göz kapaklarının dışa dönmesi ne gibi problemlere yol açabilir?
Gözlerimizin iyi görebilmesi için gözün saydam tabakasının (kornea) sürekli olarak düzenli dağıtılan gözyaşı ile ıslatılması gereklidir. Gözyaşının düzgün dağıtılması ise sağlıklı gözkapakları ile mümkündür. Gözkapaklarının dışa dönmesi durumunda düzgün gözyaşı dağılımı ve göz koruması gerçekleştirilemeyecektir. Bu durumda gözün saydam tabakasında hasar oluşabilir ve görme kalıcı olarak bozulabilir. Ayrıca gözyaşının göz yüzeyinden düzenli emilememesi nedeni ile gözyaşı gözden taşarak yanaklara doğru akabilir. Ayrıca ektropion, bu gibi sorunlara ek olarak, kozmetik sorun da oluşturan bir hastalıktır. Göz ve göz kapakları yüzümüzde en çok dikkat çeken dokulardır ve bu dokulardaki şekil bozuklukları önemli oranda estetik kusur oluştururlar.
Ektropion tedvisi acil midir?
Kozmetik bir sorun olarak ele alınırsa, ektropionun tedavisinin acil olmadığı düşünülebilir. Bununla birlikte kornea dokusunda hasara neden olması ve göz enfeksiyonlarına yatkınlık yaratması nedenleri ile bu hastalığın tedavisinin en kısa zamanda gerçekleştirilmesi gereklidir.
Ektropion nasıl tedavi edilir?
Ektropionun tedavisi cerrahidir. Bununla birlikte ameliyata kadar geçen süre içerisinde korneanın kurumaması ve göz enfeksiyonlarının ilerlememesi için yapay gözyaşları ile antibiyotikli damlalar kullanılmalıdır.
Tüm ektropion cerrahileri aynımıdır?
Hayır. Ektropionun cerrahi tedavisi esnasında altta yatan etkeni düzeltmeye yönelik olarak farklı cerrahi yöntemler seçilebilir. Örneğin kapağın dışa dönmesine neden olan problem cilt tümörü ise tümörün çıkarılması gerekir. Ektropion kapak dokularında gevşeklik nedeni ile oluşmuşsa kapak sıkılaştırma ameliyatları tercih edilir. Kapaklar ciltteki büzüşme nedeni ile dışa dönmüş ise bu bölgenin temizlenmesi ve başka bir bölgeden cilt nakli ameliyatı gerekebilir. Ayrıca yüz felci nedeni ile ortaya çıkan ektropionlarda yüz felcinin kalıcı veya geçici olmasına bağlı olarak farklı cerrahi girişimler uygulanabilir.
Gözyaşı Kanalı Tıkanıklıkları
Göz sulanması niçin olur?
Göz sulanması gözyaşının dışarıya ve yanaklardan aşağıya akmasıdır. Bu durum bir hastalıktan çok bir belirtidir ve birçok sebeple ortaya çıkabilir. Gözyaşı korneanın beslenmesi, net bir görüş sağlanması ve göz yüzeyinin enfeksiyonlardan korunması için gereklidir. Üst göz kapağının arkasında ve dış kısmında bulunan gözyaşı bezi tarafından salgılanan gözyaşının küçük bir kısmı buharlaşırken, büyük kısmı göz ile burun arasında bulunan gözyaşı kanalı tarafından emilerek burun boşluğu ve genize doğru akıtılır.
Gözyaşı üretimi psikolojik nedenlerle veya göz yüzeyinde tahriş olması durumunda aniden artabilir. Bu durumda aşırı üretilen gözyaşı dışarı akabilir. Bu durum sağlıklı bireylerde de ara sıra görülebilir. Bu nedenle gözyaşı kanalı tıkanıklıklarına bağlı sürekli göz sulanmaları ile geçici ve ani göz sulanmalarının birbirinden ayırt edilmesi gerekir. Göz sulanmasının en sık nedeni gözyaşı toplama sistemindeki tıkanıklıklardır. Bu tıkanıklıklar genellikle gözyaşı kanalının alt ucunda oluşur ve sebebi bilinmemektedir. Daha çok orta yaş ve üzerindeki hastalarda görülen gözyaşı kanalı tıkanıklıkları yeni doğanlarda da ince bir zar nedeni ile ortaya çıkabilir. Gözyaşı kanalı tıkanıklıklarının diğer nedenleri ise enfeksiyonlar, tümörler ve travmalardır.
Yeni doğanlarda görülen göz sulanması genellikle gözyaşı kanalının henüz gelişmemiş olmasından kaynaklanır ve geçicidir. Sık enfeksiyon geçiren ve 1 yaşına kadar düzelmeyen bebeklerde ise gözyaşı kanalına sondalama yaparak kanalın açılması gerekebilir. Bunun yanında göz sulanması nadiren de olsa diğer göz hastalıkları nedeni ile de ortaya çıkabilir (doğuştan olan göz tansiyonu gibi). Bu hastalıkların erken teşhisi önemlidir ve zaman kaybetmeden bir göz doktorunun görüşü alınmalıdır.
Gözyaşı kanalı tıkanıklıklarına bağlı olmayan diğer göz sulanması nedenleri şunlardır: kornea hastalıkları, kuru göz, kirpiklerin göze doğru dönmesi, inme ve felçler, yüz felci ve kapak şekil bozuklukları. Bu hastalıkların gözyaşı kanalı tıkanıklıklarından ayırt edilebilmesi için göz muayenesi gereklidir ve tedavileri farklıdır.
Gözyaşı kanalı tıkanıklıklarının belirtileri nelerdir?
Gözyaşı kanalı tıkanıklıklarının belirtileri sulanma, çapaklanma, enfeksiyon, ciltte tahriş ve gözyaşı kesesi bölgesindeki şişliklerdir. Hastalar ayrıca sürekli olarak gözlerini silmek zorunda kalmaktan şikayetçidirler.
Gözyaşı kanalı tıkanıklıkları nasıl tedavi edilir?
Göz sulanması yukarıda da anlatıldığı gibi birçok nedenle ortaya çıkabilmektedir. Bu nedenle öncelikle altta yatan sebebin anlaşılması gereklidir ve bunun için detaylı bir göz muayenesi gereklidir.
Göz sulanmasının nedeninin göz yaşı kanalı tıkanıklığı olduğunun anlaşılması durumunda tedavi genellikle cerrahidir. Tedavinin amacı gözyaşı kesesi ile burun boşluğu arasında yeni bir yol açılmasıdır. Bu amaçla dakriyosistorinostomi ameliyatı uygulanır. Yeni açı¬an kanalın tıkanma ihtimali yüksek olan bazı olgularda bu kanala geçici süre ile durmak üzere silikon tüp yerleştirilir.
Bu tür ameliyatlar 3 şekilde uygulanabilmektedir:
1.Ciltten kesi yapılarak yapılan ameliyatlarda burun ile göz arasına bir cilt kesisi yapılır. Buradan girilerek burun ile gözyaşı kesesi arasında yeni bir yol açılır. Başarı şansı en yüksek olan ameliyat şekli bu yöntemdir fakat ciltte iz bırakması nedeni ile hastalarda kozmetik endişe yaratabilmektedir.
2.Burun içinden endoskop yardımı ile yapılan ameliyatlarda endoskop yar∂ımı ile burun içerisinden girilerek gözyaşı kesesine doğru bir yol açılır. Kozmetik açıdan daha çok tercih edilen bu ameliyatın başarı şansı açık ameliyata göre biraz daha düşüktür.
3.Son yıllarda uygulanmaya başlayan yöntemde ise, gözyaşı kanalının göz tarafındaki ağzı olan kanaliküllerin içerisinden girilerek lazer yardımı ile ameliyat gerçekleştirilmektedir (Transkanaliküler lazer dakriyosistorinostomi). Bu yöntemde, lokal veya genel anestezi altında gözyaşı kanalının ağzı genişletilerek lazer probu kanala yerleştirilir. Prob buruna doğru ilerletilir ve yan burun duvarına yaslanır. Bu noktada lazer çalıştırılır ve kanal ile burun arasında yeni bir pencere açılır. İşlem burun içerisinden endoskop ile sürekli izlenir ve pencerenin yeri ve büyüklüğü istenilen şekilde ayarlanana kadar dokular yakılarak yok edilir. Ardından kanala silikon tüp yerleştirilerek işlem sonlandırılır.
Lazer ile yapılan gözyaşı kanalı ameliyatının özellikleri nelerdir?
Lazer sistemi ile yapılan ameliyatların en önemli avantajı estetik kusur oluşturmamasıdır. Gözyaşı kanalının içerisinden ilerletilen lazer probu ile uygulanan bu ameliyatta tıkanıklık bölgesi herhangi bir cilt kesisi yapmadan giderilebilmektedir. Bu yöntem ayrıca cerrahi süresinin kısa olması nedeni ile avantajlıdır. Yöntemin diğer avantajları, kanama olmaması, genel ve lokal anestezi ile uygulanabiliyor olması, gözyaşının emiliminde etkin olan gözyaşı pompa sistemini bozmaması, iyileşme döneminin kısa olması ve nüks eden tıkanıklıklara kolayca uygulanabiliyor olmasıdır.
Bu yöntemin yüksek başarı oranlarına sahip olmasının en önemli nedeni olarak ameliyat bölgesindeki iyileşme cevabının az olması gösterilmektedir. Ayrıca, müdahalenin direkt açılacak olan yeni pencere bölgesine odaklanıyor olmasının ve çevre dokulara zarar verilmemesinin de iyileşmeyi azaltıcı etkisi olabilir.
Ek olarak, lazer sistemi ile yapılan müdahalenin başarılı olmasının diğer bir nedeni de yeni açılan pencerenin burun içerisinden görülerek uygun bir alana yerleştirilmesidir. Bu yöntem, endoskopik görüntüleme sayesinde, aynı seansta burun içi problemlerin çözümüne de imkân sağlamaktadır. Bu sayede daha geniş ve rahat bir noktadan oluşturulacak açıklığın fonksiyon görme şansı da artmaktadır.
Estetik kusur oluşturmaması, kısa cerrahi süresi, düşük komplikasyon oranı ve kısa öğrenme periyodu gibi nedenlerle lazer DCR cerrahisi günümüz göz hekimlerine birçok avantajı birlikte sunmaktadır.
Daha önce gözyaşı kanalı ameliyatı olmuş ancak tekrar tıkanmış olan hastalara lazer yapılabilir mi?
Yapılabilir. Bu tür hastaların tekrar cilt kesisi ile ameliyat edilmesi önceki nedbe dokuları nedeni ile daha zordur ve lazer sisteminin bu tür hastalarda bize avantaj sağlayabilmektedir.
Ptozis nedir?
Üst göz kapağı normal şartlarda gözün saydam tabakası (kornea) ve renkli tabakasını (iris) yukarıdan 1-2 mm örtecek şekilde durur. Göz kapağı normal yerinden daha aşağıda duruyor ise bu duruma ptozis (blefaroptozis) denilir.
Ptozisin sebepleri nelerdir?
Ptozis doğuştan olabileceği gibi, sonradan da ortaya çıkabilir. Doğuştan olan ptozis genellikle göz kapağını kaldıran kasın düzgün gelişememesinden kaynaklanır. İleri yaşlarda ortaya çıkan ptozis ise genellikle yaşlılık nedeni ile göz kapağını kaldıran kasın incelerek kapaktan ayrılması nedeni ile oluşur. Bunların yanında bu kası kontrol eden sinirlerin hasar görmesi veya bazı kas hastalıkları veya yaralanma nedenleri ile de ptozis ortaya çıkabilir.
Diğer göz ameliyatlarından sonra ptozis görülebilir mi?
Evet. Diğer göz ameliyatları sırasında gözün açılması için takılan spekulumlar veya yapılan enjeksiyonlar ile bazı müdahalelerden sonra ptozis gelişebilir. Ayrıca üst göz kapağı çevresine yapılan Botox® enjeksiyonlarından sonra da geçici ptozis görülebilir.
Ptozis önemli bir sorun mudur, sadece estetik kusur mu oluşturur?
Ptozis doğuştan var ise veya hayatın ilk 10 yılı içerisinde ortaya çıkmışsa kalıcı görme kaybına yol açabilir. Hayatın ilk yıllarında görme kalitesini bozan tüm hastalıklar göz tembelliğine yol açarlar. Bu nedenle doğuştan veya erken yaşlarda ortaya çıkan kapak düşüklüklerinin görmeyi bozup bozmadığının anlaşılması için göz doktoruna başvurulması gerekmektedir. İleri yaşlarda ortaya çıkan kapak düşüklükleri ise göz bebeğini örtüyor ise görme kaybı, örtmüyor ise estetik kusur yaratırlar. Bu olgularda ise kalıcı görme kaybı beklenmez.
Ptozisin tedavisi acil midir?
Ptozis hayatın ilk on yılı içinde mevcutsa ve görmeyi engelleyecek kadar (göz bebeğini örtecek kadar) belirgin ise acilen tedavi edilmelidir. Diğer olgularda ise tedavinin aciliyeti, ptozisin miktarı, görme keskinliği üzerindeki etkisi ve hastanın estetik kaygısı ile orantılıdır.
Ptozis hastaları kime başvurmalıdırlar?
Ptozis hastaları hastalığın ciddiyetinin anlaşılması ve eşlik edebilecek başka hastalıkların incelenmesi açısından (şaşılık, diğer kas hastalıkları, gibi) bir göz doktoruna başvurmalıdırlar. Tedavi gerekliliği ve zamanlaması açısından mutlaka bir göz doktorunun görüşü alınmalıdır. Hastalığın tedavisi de oküloplastik cerrahi ile uğraşan göz doktorları tarafından yapılmaktadır. Ptozis cerrahi konusunda tecrübeli bazı plastik cerrahi uzmanları da ptozis ameliyatlarını yapabilmektedirler.
Ptozis nasıl tedavi edilir?
Ptozis hastalığı çocuk hastalarda göz tembelliğinin önlenmesi için uygulanacak tedavilerin yanında cerrahi olarak düzeltilir. İleri yaşlardaki hastalarda ise sadece cerrahi tedavi uygulanır.
Ptozis cerrahisi kaç türlüdür?
Uygulanacak cerrahi tedavi yöntemi hastaya göre farklılık gösterebilir. Göz kapağını kaldıran kasın fonksiyonlarının iyi olması durumunda bu kasın güçlendirilmesi ameliyatı yapılır. Kas fonksiyonunun zayıf olduğu durumlarda ise kaşı kaldıran kasların gücünden yararlanılır. Bu olgularda, göz kapağı cilt altından kaşı kaldıran kasa asılır. Bu şekilde hasta kaşını kaldırarak göz kapağını kaldırabilir.
Ptozis ameliyatı ne türlü anestezi ile yapılır ve ne kadar sürer
Ptozis ameliyatı ideal şartlarda lokal anestezi ile yapılır. Ameliyat sırasında hasta-doktor iletişimi ve kapak seviyesin kontrolü oldukça faydalıdır. Bununla birlikte, iletişim kurulamayan hastalar ile çocuk hastalarda lokal anestezi uygulamak mümkün olmayacağı için genel anestezi kullanılır. Ameliyat yaklaşık 30-50 dakika sürer.
Ptozis ameliyatının uygun olmadığı durumlar var mıdır?
Göz kapağının kapanamadığı, göz hareketlerinin olmadığı, göz yüzeyinde kuruluk ve his kusuru olan olgularda göz yüzeyinin korunmasında problemler yaşanabileceği için ptozis düzeltmesi yapılmayabilir veya az düzeltme yapılabilir. Yine kalıcı çift görme oluşabilecek olgularda ptozis düzeltilmeyebilir. Bu hastalarla cerrahiden sonra karşılaşılabilecek sorunlar hakkında detaylı tartışmak ve tedavi kararını hasta ile birlikte almak gerekir.
Ptozis ameliyatından sonra ne gibi problemler ile karşılaşılabilir?
Ptozis ameliyatından sonra az düzeltme, aşırı düzeltme ve kapak şekil bozukluğu gibi nedenlerle ikinci bir cerrahi gerekebilir. Ayrıca estetik sonuçlar iyi olsa da göz kuruluğu gelişebilir. İlave olarak, ameliyattan önce göz kapağını kaldıran kasın fonksiyonunun iyi olmadığı olgularda ameliyat sonrası dönemde aşağı bakış esnasında göz kapağı yukarıda kalabilir. Ptozis ameliyatından sonra karşılaşılacak diğer bir sorun ise uyku esnasında göz kapağının açık kalmasıdır. Tüm bu sorunlar nedeni ile ptozis cerrahisi geçiren hastaların ameliyattan sonra da bir süre göz doktorunun kontrolü altında kalması gereklidir. Yine bu tür problemlerin çoğu ameliyattan önceki göz muayenesi ile tahmin edilebilir ve hastanın ne gibi problemlere hazırlıklı olması gerektiği belirlenebilir.
Yüz Felci ve Göz
Yüzdeki mimik kasları “fasiyel sinir” tarafından kontrol edilmektedir. Bu sinir, kulak arkasından çıkarak cilt altından tüm yüz kaslarına dağılmaktadır. Yüz felci, yüz kaslarını kontrol eden fasiyel sinirde çeşitli nedenlerle oluşan hasar sonucu yüz kaslarının felç olmasıdır.
Felç nedeniyle gözler kapanmaz
Hastalarda göz kapaklarının felç olması nedeni ile göz kapakları kapatılamaz ve gözler açıkta kalır. Bu durumda özellikle alt göz kapağı yer çekiminin etkisi ile sarkar ve dışa döner. Yanağın da aşağıya doğru sarkması, göz kapağındaki problemi arttıracaktır. Bu tür hastalarda kaşların düşmesi de üst göz kapağının açılmasını engelleyecek kadar şiddetli olabilir. Bu durumda gözyaşı dağılımında bozulma ile gözde kuruluk, enfeksiyon ve tahriş meydana gelecektir.
Yüz felci kalıcı olur mu?
Bazı olgularda yüz felci zaman içerisinde kendiliğinden düzelebilmektedir. Yüz felcinin kalıcı olduğu hastalarda ise, planlı bir yaklaşım ile kapakların açık kalması, alt kapağın dışa dönmesi, yanak ve kaşın sarkması gibi problemlere yönelik kombine cerrahiler uygulanır. Bunun yanında, gözlerdeki kurumanın ve enfeksiyonun önlenmesi amacı ile ilaç tedavisi verilir. Cerrahi tedaviler fonksiyonel amaçlı olabileceği gibi estetik amaçlı da olabilir
Katarak
Katarakt, göz içerisinde doğal olarak bulunan merceğimizin (lens) bulanıklaşmasına verilen isimdir. En sık görülen tipi yaşa bağlı gelişen katarakttır ve genellikle 55 - 60 yaşlarından sonra ortaya çıkar.
Katarakt kimlerde görülür?
Katarakt en sık ileri yaşta ortaya çıkan bir göz problemidir. Genellikle 55 - 60 yaşından sonra gorülür. Diyabet, guatr gibi sistemik hastalığı olanlarla, göz hastalıkları, göz cerrahisi veya göz travması geçirenlerde daha erken ortaya çıkabilir.
Kataraktın belirtileri nelerdir?
Görmede azalma kataraktın en sık görülen belirtisidir. Sıklıkla hem uzak hem de yakını görme bozulur. Bazen kataraktın tipiyle ilgili olarak hastalar yakını birkaç aydır daha iyi gördüklerini de ifade ederler. Bunun nedeni merceğin şişmesi ve yalancı bir yakına odaklanma gerçekleştirmesidir. Görüntü pusludur ve hastalar bir tül perdesinin arkasından bakıyormuş gibi hissederler.
Katarakt nasıl tedavi edilir?
Kataraktın tek tedavi yöntemi cerrahidir. Görme hastanın yaşam kalitesini olumsuz ekileyecek düzeyde azaldığinda, bulanıklaşmış lens dokusu (katarakt) temizlenir ve yerine yapay göz içi mercekleri yerleştirilir. Bu mercek daimidir sizin takıp çıkartmanızı gerektirmez.
FAKO yöntemi nedir?
FAKO, halk arasında lazerle katarakt ameliyatı olarak bilinen yöntemdir. Gerçekte bu tedavide lazer ışınlari değil ultrasonik dalga gücü kullanılmaktadır. Bu teknikle katarakt ortalama 2 mm’lik cerrahi kesiden temizlenir ve yine aynı insizyondan göz içi mercekleri yerleştirilir. Çok küçük olan kesi yeri dikiş gerektirmeden kapanır ve kendiliğinden iyileşir.
Ameliyat ağrılı mıdır?
Hayır, katarakt ameliyatı öncesi göz damla anestezisi ile uyuşturulur. Ortalama 20 dakika süren operasyon sonrası hasta evine gidebilir.
Katarakt ameliyatından sonra gözlük takmam gerekir mi?
Katarakt ameliyatında kullanılan göz içi mercekler uzak, yakın ya da her iki mesafeye de (multifokal) odaklı olabilir. Multifokal mercek uygulanan hastalar ameliyat sonrası yakını ve uzağı gözlüksüz görebilirler.
Ameliyattan sonra nelere dikkat etmeliyim?
Katarakt ameliyatından sonra hastalar 1 ay kadar damla şeklinde ilaç kullanırlar. Bu süre zarfında gözü darbelerden sakınmak gerekir.
Premium göz içi lensleri
Nasıl Görüyoruz?
Net bir görüntü için ışığın gözümüzün kornea, pupil (göz bebeği) ve şeffaf merceğinden (lens) geçerek, gözün arka kısmında ışığa duyarlı hücrelerden oluşan retina tabakasına odaklanması gerekir.
Retina ışığı sinyallere dönüştürerek önce göz sinirine oradan da beyinde ilgili görme merkezine gönderir ve bu şekilde görüntü oluşur.
Gozümüzün odaklanma kapasitesinin %70’I kornea %30’u ise lens tarafından sağlanır. Kornea veya lenste oluşabilecek bulanıklık, ışığin retinaya odaklanmasını güçleştirirken; kırma kusurlarında (miyop, hipermetrop, astigmat gibi) kornea ve lens saydam olsa dahi ışık tam olarak retina üzerine odaklanamaz ve görüntü bulanıktır.
Günümüzde birçok kişi kırma kusurlarının lazer ile düzeltilmesini istemekte ve bu tedaviden oldukça mutlu olmaktadır. Lazer tedavisi (LASIK, excimer laser) gözün en dışındaki saydam kornea tabakasının yeniden şekillendirilmesi ile gerçekleştirilir. Bu sayede ışığın gözlük veya kontakt lense ihtiyaç duymadan retinaya odaklanması sağlanır.
Premium göz içi lensleri
Gözümüzün içerisindeki doğal merceğin en önemli özellikleri:
Şeffaf olması – Bu sayede gelen ışık retina tabakasına ulaşabilir
Odaklanma gücü – Işığın retina tabakasına dağılmadan odaklanmasınısağlar
Uyum (Akomodasyon) gücü – Gözün kırıcılık gücünü değiştirerek; yakın, uzak ve ara mesafede net görüş sağlar
Katarakt hastalarığında lensimiz bulanıklaşır ve ışığı tam olarak retinaya geçiremez ve odaklayamaz. Katarakt ameliyatında bulanıklaşan lens temizlenir ve onun yerine sentetik, şeffaf göz içi lensi yerleştirilir.
Kırkbeş – 50 yaşından sonra, gözlük kullanan ve lazer tedavisine (LASIK) uygun olmayan bazı hastalar gözlüklerinden kurtulmak için Refraktif Lens Değişimi operasyonunu tercih etmektedirler. Bu operasyonda göz içi merceği, uzak – yakın veya her ikisine de odaklanabilen göz içi lensleri ile değiştirilmektedir. Bu sayede miyop, hipermetrop ve astigmat düzeltilirken konulan merceğin özelliğine göre yakını da görmek mümkün olabilmektedir.
Katarakt ameliyatı veya refraktif lens değişimi ameliyatı sırasında en sık kullanılan göz içi lensleri tek odaklı (monofokal) lenslerdir. Bu lensler yalnızca uzağa veya yalnızca yakına odaklanabilir. Ameliyat öncesinde doktorunuza hangi mesafeyi net görmek istediğinizi belirttiğiniz takdirde, göz içi lensin gücü (numarası) o mesafeye göre hesaplanır. Diğer mesafeler için hasta gözlük kullanma durumundadır.
Bazı katarakt hastaları ile çoğu refraktif lens değişimi hastası ise ameliyat sonrasında ne yakın ne de uzak için gözlük kullanmak istememektedir. Bu hasta gruplarında multifokal (çok odaklı) veya akomodatif (uyum yapabilen) göz içi lensleri kullanılmaktadır. Bu lensler miyop, hipermetrop ve presbiyopiyi (ileri yaşta yakını bulanık görme) düzeltirken gözlüğe veya kontakt lense olan ihtiyacı azaltmaktadır.
Multifokal merceklerde optik alan, birbirini çevreleyen halkalar şeklinde farklı kırıcılıkta (dolayısıyla farklı uzaklıklara odaklayan) görüş alanları içerir. Ortamın aydınlanması, göz bebebeğinin büyüyüp – küçülmesi ve yakın – uzağa odaklanma gibi dinamik faktörlerin etkisiyle, odaklanılan alanda net görüntü elde edilir.
Akomodatif merceklerde ise tek bir optik alan mevcuttur. Bu optik alana bağlı olan ve lensi göz içerisine sabitleyen bölümler, gözün yakına – uzağa odaklanmasıyla tıpkı bir akordeonda olduğu gibi lensin optik (Görüşten sorumlu kısım) bölümünü öne – arkaya hareket etttirir. Mikron düzeyinde gerçekleşen bu hareketler; uzak – yakın ve ara mesafeye odaklanarak net görmeyi sağlar.
Göz lazer
LASIK nedir?
LASIK; miyop, hipermetrop ve astigmat gibi görme kusurlarınının excimer adı verilen özel bir lazerle giderildiği bir operasyonun ismidir. Bu lazerle gözün en dış kısmındaki kornea tabakası yenden şekillendirilerek işığın retinaya odaklanması sağlanır.
LASIK uygun gözlere yapıldığında gözlük ve kontakt lenslerden bağımsız bir hayat sağlar.
Wavefront – Kişiye Özel Lazer Tedavisi
Wavefront ölçümleri doğrultusunda yapılan excimer lazer tedavisi ile görme potansiyalinizin sınırlarına ulaşabilirsiniz.
Standart excimer lazer tedavisinde gözün miyop, hipermetrop ve astigmat gibi kusurları, aynı bir gözlük reçetesinde olduğu gibi, tedavi edilecek kırma kusurunun (örneğin: -3.0 miyop, +2,50 hipermetrop) lazer cihazına manuel girilmesi sonrasında gerçekleştirilir.
Ancak gözdeki optik hatalar aynı parmak izimiz gibi kişiye özeldir ve sadece miyop, hipermetrop ve astigmatla sınırlı değildir. Üst düzey aberasyon adı verilen bu optik hataların tespit edilebilmesi için; astronomik teleskoplarda kullanılan merceklerin, detaylı matematik analizler yapabilen bilgisayarlarla birleştirildiği görüntüleme sistemleri kullanılır. Elde edilen wavefront haritalarındaki veriler elektronik ortamda lazer cihazına aktarılır ve kişiye özel bir tedavi profili çıkartılır.
Wavefront desteğiyle yapılan excimer lazer tedavilerinde standart tedaviyle kıyaslandığında hasta memnuniyeti daha fazladır. Wavefront LASIK tedavisi uygulanan hastalarda, lazer sonrası gözluksüz Tam seviyede görme keskinliği %90 ve üzerindedir. Wavefront tedavisi; gece görüş problemleri, ışıklarda yansıma - kamaşma gibi şikayetlerin azalmasını da sağlayarak daha net ve keskin bir görüş sağlar. Wavefront destekli excimer lazer tedavisi LASIK, LASEK, PRK gibi tüm excimer lazer tedavi yöntemlerinde uygulanabilmektedir.
Yüzey Tedavisi
Yüzey tedavisi (PRK, LASEK) kırma kusurları için uygulanan diğer bir excimer lazer tedavi yöntemidir. Yüzey tedavilerinde, LASIK operasyonunda uygulanan flep kaldırma işlemi yoktur.
Kornea yüzeyindeki hücreler temizlendikten sonra excimer lazer ışınları korneaya direkt olarak uygulanır. Yüzey tedavisi genellikle yapısal olarak daha ince kornealara uygulanır ve bu tip kornealarda daha güvenlidir.
Yuzey tedavisi LASIK tedavisine kıyasla daha az konforludur. Gözdeki rahatsızlik hissinin kaybolması ve görmenin düzelmesi birkaç gun sürer. Yüzey tedavisi de wavefront ölçümleriyle daha iyi sonuçlar verir.
LASIK tedavisi güvenli midir?
LASIK tedavisi yirmi yılı aşkın süredir uygulanmaktadır ve oldukça güvenilirdir. Ülkemizde ve dünyada en çok uygulanan cerrahi tedavilerden biri olan bu operasyon, uygun kişilere yapıldığında başarılı sonuçlar vermektedir.